Medya

Hastalıklarla savaşmaya adanan uzun yıllar

Eski ABD Başkanı Jimmy Carter Gana’da bir hastanede Carter Center gönüllüsü olarak, çok acı veren Gine kurdu yarasına pansuman yapılırken altı yaşında bir kız çocuğunu teselli etmeye çalışıyor.

Eski ABD Başkanı Jimmy Carter ve eşi Rosalynn Carter tarafından kurulan Carter Merkezi, 1980’li yıllardan bu yana Gine Kurdu Eradikasyon Programı’nı yürütüyor. Jimmy Carter ve Carter Merkez’inin Sağlık Programları Başkan Yardımcısı Dr. Donald R. Hopkins, ortadan tamamen kaldırılmak üzere olan insan hastalıklarından ikincisi Gine kurdu ve ihmal edilen tropik hastalıklar ile mücadeleyi anlatıyorlar.

Creating Chemistry: Gine kurdu hastalığı ile mücadelede ederken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?

Başkan Jimmy Carter: Zengin dünyanın konuya ilgi göstermemesi önemli bir zorluk, bu konuda daha cömert olmaları gerekiyor. İkinci zorluk ise bu hastalıklara yakalanan kişilerin en izole toplumlarda yaşaması sebebiyle merkezi yönetimleri ile iletişimlerinin çok zayıf olması veya iletişim organlarına erişimlerinin de çok az olması.

Dr. Donald R. Hopkins: Önceleri hem uluslararası arenada hem de hastalığın bulaştığı ülkelerde Gine kurdu hastalığı ile ilgili bilgi eksikliği ve ilgisizlikle savaşmak zorunda kaldık. Ama bence şu an en büyük zorluk emniyet eksikliği. Hastalığın bulaştığı dört ülkede güvenlik eksikliğimiz bulunduğu için yardım kuvvetleri bu alanlara güvenli olarak seyahat edemiyor. Örneğin, Mali ve Etiyopya, Çad ve Güney Sudan’ın bazı bölgeleri gibi.

Sizin için dönüm noktası olan anlar oldu mu?

Hopkins: Kesinlikle. Geriye dönüp baktığımda bunların en çarpıcılarından biri Şubat 2007’de Başkan Carter ile Gine kurdu hastalığında ciddi bir artış olan Gana’nın kuzeyindeki Savelugu şehrine gittiğim zaman yaşanmıştı. Bu can alıcı noktaya gittiğimizde bebeklerle birlikte en az 200 çocuk vardı ve kurtlar vücutlarından çıkarılırken ağlıyorlardı. Bunu görmek gerçekten berbattı. Gine kurduna karşı mücadelede hatırladığım en kötü an buydu. Köylere giderek maddi durumları ne kadar kötü olursa olsun insanların manevi olarak bir o kadar zengin ve şefkatli olduğunu gördüğüm anlar ise bana enerji veren en güzel anlardı.

Carter: Bazı ülkelerde çok zor sorunlarla karşılaştık. Örneğin Gana’da Gine kurdunu birkaç yüz vakaya kadar düşürmüştük. Sonra hükümet değişti ve bu hastalıkla öncelikli olarak mücadele eden Jerry Rawlings hükümeti değişti. Yeni hükümet ise bu konuyla ilgilenmek istemedi, bu da 5-6 yıl boyunca ilerlemenin durmasına neden oldu. Ama sonunda yeniden başladığımızda hızlı bir şekilde ilerledik ve hastalığın bu bölgede tamamen yok olmasını sağladık. Bir köyde, hatta ülke çapında hastalığı her yok edişimizde mutlu olduk. Aynı zamanda çok şanslıydık çünkü sadece BASF gibi şirketlerden ve Bill&Melinda Gates Vakfı gibi yardım kuruluşlarından destek almakla kalmadık, aynı zamanda İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı ülkeler de Carter Merkezi’ne son derece cömert bağışlar yaptılar. Başkan Barack Obama da geçtiğimiz günlerde bir konuşmasında ihmal edilen tropik hastalıklara daha fazla kaynak ayırma sözü verdi.

Özel sektörün katkıları ne kadar önemli?

Hopkins: Nakit bağışların yanı sıra erken dönemde yapılan filtre malzemeleri ve böcek ilacı katkıları sadece epidemiolojik etkileri açısından önemli değildi. Özel sektörün yardıma istekli olduğunu göstermesi aynı zamanda bir tür meşruiyet de sağladı. Şirketlerin önem verdiklerini bu şekilde göstermeleri, hastalığın bulaştığı ülkelere de güven aşılarken,uluslararası ajansların, sağlık bakanlıklarının ve diğer kuruluşların da bu konunun farkına varmasını sağladı. Böylece bir siyasi etki yaratıldı.

İhmal edilen tropik hastalıkları kontrol altında tutmak için başka neler yapmak gerekiyor?

Hopkins: Bu hastalıkların çoğu aslında daha fazla kontrol altına alınabilir. Çünkü artık nehir körlüğünü, çeşitli bağırsak parazitlerini ve ihmal edilen diğer tropik hastalıkları tedavi edebilen ilaçlara ve hatta “bağışlanan” ilaçlara sahibiz. Sahip olduğumuz bu ilaçların yanı sıra, sağlık eğitiminin ve köy gönüllüleri tarafından yapılan düzenli izlemeler konusunda aldığımız dersleri uygulamalıyız.

Gine Kurdu Eradikasyon Programı’ndan öğrendiğiniz dersler var mı?

Carter: Şunu öğrendim ki, köylerdeki bu kişilere gerekli eğitim, yardım ve fırsatlar sağlandığı sürece gerekli çalışmayı kendileri yapacaklardır. Çünkü oldukça çalışkan ve hevesli insanlar.

Hopkins: Aynı zamanda verileri insanları motive edecek biçimde göstermemiz de çok önemli. Bırakın bugüne kadar yarattıkları etkiyi görsünler. Hatta mümkünse bu sonuçları komşu ülkeler ya da bölgeler ile karşılaştırarak hastalıkla mücadelede rekabeti artırın.

Son yıllarda çok fazla şey başardınız – buradaki ana itici güçler nelerdi?

Hopkins: Başkan Carter’a çok şey borçluyuz. O kararlı, fazlasıyla ayrıntıcı ve azimli biri, aynı zamanda da tam anlamıyla ilham verici. Bu davaya kendini büyük bir azimle adadı. Gine kurdu hastalığına başta ne uluslararası toplumda ne de hastalığın bulaştığı ülkelerdeki insanlar dikkat ediyorlardı. Başkan Carter sayesinde yaptıklarımızı çok iyi bir biçimde tanıttık. Kendisi aynı zamanda, nakdi ve ayni bağış toplamak için de çok çalıştı. Bu bakımdan Abate® böcek ilaçları 1989 yılında ilk büyük katkıyı yapmıştır. Carter , sadece uluslararası ajansları ve bağış ajanslarının yöneticilerini değil, insanları da harekete geçirdi. Yaptığı yazışmaların ve telefon görüşmelerinin yanı sıra, ülkeleri ziyaret ediyor, devlet başkanları ve sağlık bakanları ile görüşüyor ve ardından köylere gidiyor. Bayan Carter da köyleri ziyaret etmek konusunda son derece aktif. Başkan Carter benden 17 yaş büyük ama yorgunluk gibi bir şeyden bahsettiğini hiç duymadım! Sürekli “Neden beni daha sık çağırmıyorsun?” diyor.

Önümüzdeki yıllar için ana hedefleriniz neler?

Hopkins: İlk hedefimiz Gine kurdunu tüm dünyada yok etmek. İkinci olarak Amerika kıtasında nehir körlüğünü yok ederek bu hastalığın Afrika’da da yok edilmesi fikrini tanıtmaya destek olmak. Hastalığın Afrika’da yok edilmesi her geçen gün daha muhtemel görünüyor. Yani yapacak çok şey var.

Sizce Gine kurdu hastalığının yok edilmesine daha ne kadar var ve bunu hayatta elde ettiğiniz başarılar arasında nereye koyacaksınız?

Carter: Bizce Gine kurdu iki yıl içinde bitecek. Yok edilmesi benim hayatımdaki en sevindirici şeylerden biri olur, çünkü bu hastalık çok fazla insanı etkiledi. Bu gösterdiğim en zor ve uzun süren çabalardan biri oldu. 1979’da İsrail ile Mısır arasında yapılan barış anlaşmasıyla eşdeğer olduğunu bile söyleyebilirim.

Carter Merkezi Sağlık Programları Başkan Yardımcısı Dr. Donald R. Hopkins Güney Sudan’da Gine kurdu hastalığının görüldüğü bir köyde çocuklara enfeksiyonu önlemek için boru filtreyi nasıl kullanılabileceklerini gösteriyor.

Önümüzdeki yıllar için ana hedefleriniz neler?

Hopkins: İlk hedefimiz Gine kurdunu tüm dünyada yok etmek. İkinci olarak Amerika kıtasında nehir körlüğünü yok ederek bu hastalığın Afrika’da da yok edilmesi fikrini tanıtmaya destek olmak. Hastalığın Afrika’da yok edilmesi her geçen gün daha muhtemel görünüyor. Yani yapacak çok şey var.

Sizce Gine kurdu hastalığının yok edilmesine daha ne kadar var ve bunu hayatta elde ettiğiniz başarılar arasında nereye koyacaksınız?

Carter: Bizce Gine kurdu iki yıl içinde bitecek. Yok edilmesi benim hayatımdaki en sevindirici şeylerden biri olur, çünkü bu hastalık çok fazla insanı etkiledi. Bu gösterdiğim en zor ve uzun süren çabalardan biri oldu. 1979’da İsrail ile Mısır arasında yapılan barış anlaşmasıyla eşdeğer olduğunu bile söyleyebilirim.