Medya

İnovatif ruha tam yetki

Yeniliklerle ilerlemek

Yeni kurulan şirketler inovasyonun kaynağını teşkil ediyor: Risk alma eğilimleri, yaratıcılıkları ve esnek yapıları sayesinde çığır açan ürünler ve teknolojiler geliştiriliyor. Bu da bu tür şirketleri, köklü şirketler için özellikle ilgi çekici hale getiriyor."Kendi kendimize her şeyi icat etmemiz hem imkansız hem de gereksiz. İlginç teknolojiler geliştiren yeni kurulmuş şirketler de var," diyor BASF Risk Sermayesi Yönetim Müdürü Dirk Nachtigal. Bu yüzden BASF, kimya temelli yeni malzemelerle teknoloji geliştiren yeni kurulmuş şirketlere yatırım yapıyor. Her geçen gün daha fazla büyük şirket, öz sermaye yardımı ya da girişimciler için koçluk programlarıyla yeni kurulmuş şirketlere destek veriyor. Büyük şirketler yeni teknolojilere ulaşabilirken, yeni kurulan şirketleri de hem sermaye desteği alıyor hem de global şirketlerin ARGE veya pazarlama alanındaki teknik bilgi kapasitelerine erişim sağlıyor.

Hücrelerden oluşan yaratıcı bölümler

W. L. Gore & Associates firmasının sahip olduğu kültür onu ayrıcalıklı kılıyor. Bu kültür neredeyse tüm sıradan engelleri ortadan kaldırıyor: Gore’un çalışanları, firmanın isminde geçen “associates” yani iş arkadaşları kelimesinden de anlaşılacağı üzere birbirlerini arkadaşları gibi görüyor ve herkes hiyerarşi ve görev unvanları bulunmayan yassı bir yapı içinde birbiriyle doğrudan iletişim kuruyor. Bu model, tecrübe edinmeyi teşvik ediyor ve görev dağılımı yerine içe yönelik motivasyona dayanıyor. Herkes kendi sorumluluğu dışında çalışma saatinin yaklaşık %10'unu kendi ticari fikirlerini geliştirmeye, projeler üretmeye ve çalışma arkadaşlarını bu süreçlere dâhil etmeye ayırıyor. Firma "su hattı" prensibiyle hareket ediyor: Gore'de çalışan herkes, firmanın başarısına ve imajına zarar verebilecek herhangi bir karar almadan önce iş arkadaşlarına danışmak zorunda. Bu sayede Gore, kıyafetler için tasarlanan delikli GORE-TEX® membranlardan, jeneratör filtre hortumları ve medikal implantlara kadar geniş bir yelpazede sürekli olarak yeni buluşlara imza atıyor. Firma bir yandan büyürken, diğer yandan inovasyonu teşvik eden yapısını korumak için aynı yaşayan bir organizmadaki hücrelerin bölünmesi gibi, yaklaşık 200 kişinin yer aldığı ekipleri daha küçük birimlere bölüyor.

"Global beynin" yaratıcılığını özgür bırakın

"Kimse tek başına her şeyi bilemez, bunu ancak birlikte başarabiliriz." İşte General Electric (GE) firmasının Açık İnovasyon Manifestosu! ABD'li teknoloji firması, inovasyonu DNA'sında taşıyor. Kurucusu Thomas Edison'dan bu güne, firma deney ruhuyla aşılanmış. 2014 yılında yayınlanan manifesto ile firma, iş yapma şeklinde temel bir değişikliğe gitti ve müşteri ihtiyaçlarını daha etkin bir şekilde karşılamak amacıyla açık işbirliğini benimsedi. GE, çözümler geliştirmek için adeta bir fikir pazarı yaratarak, ihtiyaçları uzmanlık ve kapasite ile bir araya getirmeyi hedefliyor. Manifesto'da geçen kilit noktalardan biri de global çözüm topluluğu ile şeffaf ve karşılıklı yarara dayanan bir ilişki kurmak. GE, şirket içindeki ve dışındaki tüm mucitleri, dünyanın en zor sorunlarını çözmek için birlikte çalışan tek bir ekip yani "global beyin" olarak görüyor.

İçinden inovasyon fışkıran kutular  

Kırmızı bir kutu, Adobe çalışanlarını birer mucite dönüştürüyor. İki günlük bir inovasyon çalıştayına katılan kişilere bir Kickbox veriliyor. Bu kutuda, fikir geliştirmelerine yardımcı olacak metotlar ve 1.000 $ değerinde geliştirme sermayesi içeren ön ödemeli bir kredi kartı bulunuyor. Çalışanlar, çalışma sürelerinin yaklaşık %40'ını kendi inovasyon projelerini geliştirmek için kullanabiliyor. Adobe olabildiğince çok çalışanı motive etmek için çaba gösteriyor, çünkü ne kadar fazla fikrin peşinde koşulursa, yeni ve gelecek vaat eden bir ürünün ortaya çıkması o kadar mümkün oluyor İlk olarak 2013 yılında dağıtılan kırmızı kutular daha şimdiden 1.000'den fazla çalışanın kendi fikrini geliştirmesine katkı sağladı. Şimdiye kadar 23 mucite içinde pazarlanabilir fikirlere sahip çalışanlar için ek kaynaklar sunulan mavi kutuları verildi. Örneğin Creative Cloud Libraries platformunun temelleri Kickbox ile atıldı.

Araştırmacılar ve profilleri

Doğadan esinlenme

İsviçreli mühendis George de Mestral inovasyonu için doğadan ilham aldı. Mestral, köpekleriyle birlikte yürüyüş yaparken, dulavrat otu kozalarının köpeklerin tüylerine yapıştığını fark etti. Bu durum karşısında meraklanan de Mestral, kozaları bir mikroskop ile daha yakından incelediğinde, koza bürgülerinin düz görünmesine rağmen aslında uçlarında küçük ve elastik kancalar bulunduğunu keşfetti. Kozaları tüylerden çekmeye çalıştığınızda bu uçlar kırılmıyordu. de Mestral, bu yapıya benzer bir "cırt cırtı" mekanik olarak üretmek için yıllarını harcadı. 1951 yılında patent için başvurdu ve bu cırt cırtı (genellikle marka ismi olan VELCRO® ile tanınır) 1959 yılında piyasaya sürdü. Cırt cırt iki naylon şeritten oluşuyor, bir tarafta kancalar, diğer tarafta ise yaklaşık 15 kat daha fazla sayıda yuvarlaklar yer alıyordu. Günümüze kadar gelen, ayakkabılardan bebek bezlerine, hatta astronot kıyafetlerinde bile kullanılan bu pratik fikir birçok nesneyi bir birine tutturmak için kullanıldı.

Hedefe çok kısa sürede ulaşmak

Hiç kimse çözümün bu kadar hızlı bulunmasını beklemiyordu. Şirketin araştırmacılarından oluşan bir ekip, yalnızca 6 ay içinde BASF'ninın Palusol® isimli yangından korunma panelleri için reçine kaplama geliştirdi. Bilim adamları, altı adet uygun test maddesini bulmak için deneyimlerinden faydalandılar ve üretim ekibiyle gerçekleşen sıkı işbirliği sayesinde, ARGE çalışmaları hızlıca ilerledi. "Yeni epoksi reçine daha akışkan ve daha az geçirgen. Paneli dış etkenlerden korurken, aynı zamanda nem ve CO2 için de bir bariyer oluşturuyor," diyor araştırma ekibinin başkanı Dr. Miran Yu. Yangın durumunda, panellerin ısı nedeniyle oluşan köpük basıncı altında genişlemesini sağlamak ve aynı zamanda ateş ve dumanın yayılmasını yavaşlatmak önemlidir. Yeni geliştirilen epoksi reçine ile üretilen ilk panellerin en geç 2016 yılının ortalarında piyasaya sürülmesi bekleniyor.

Mantarla savaşı kazanan formül

Mantar enfestasyonu tüm dünyada mahsullere zarar verip verimin neredeyse %30 oranında azalmasına neden olabilir. BASF ekibi, zarar gören çiftçiler için çözümler geliştirmek üzere 2001 yılında bir araştırma projesi başlattı. Bu projede çeşitli ürünleri farklı türlerdeki mantarlara karşı uzun süre koruyan, çevre ile uyumlu mantar önleyici yeni bir aktif bileşen geliştirilmesi amaçlandı. Dr. Markus Gewehr tarafından yönetilen ekip, 1.100'den fazla maddenin sentez denemesinden sonra lerinden sonra, 2004 yılında ilk defa Xemium®'u geliştirdi. "Bir çözüm bulacağımızdan emindik ve hedef odaklanmış yaklaşımımız sayesinde muhteşem bir aktif bileşen geliştirmeyi başardık," diyor Gewehr, ekibinin başarısını anlatırken. Daha sonraki yıllarda araştırmacı, mühendis ve pazarlama uzmanlarından oluşan yaklaşık 30 kişilik bir proje ekibi birlikte çalışarak 2011 yılında, bu aktif bileşeni piyasaya sürmeyi başardılar. Bugün, Xemium® dünya çapında 100'den fazla ürünü mantar enfeksiyonuna karşı koruyor.

Akıllı kodlama

Masahiro Hara'nın icadıyla her gün karşılaşıyoruz: QR kodu paketlemeden, reklamlara ve mobil biletlemeye kadar birçok alanda kullanılıyor. Hara ,1990'lı yılların başında, Japon otomotiv üreticisi Denso için çalışırken, Hara aslında, geleneksel barkodlar yerine kullanılabilecek daha fazla bilgi içeren bir yöntem arıyordu. Birçok iki boyutlu kodu test eden Hara, tarayıcının verileri çok uzun sürede okuması nedeniyle bu denemelerinde başarısız oldu. Yüksek bir binanın tepesindeki helikopter iniş alanının belirgin yapısı, sonunda Hara’ya ilham kaynağı oldu: Hara, kod okuyucunun yönlendirilebilmesi için yeni kodun ayırt edici bir geometrik şeklinin de olması gerektiğini fark etti. Bu fikir QR kodunun dört köşesinden üçünde bulunan karelerin bu noktalara yerleştirilmesini sağladı. Siyah ve beyaz şekil tam 7.089 sayı, 2.953 harf ya da 1.817 Japon karakteri içerebilecek şekilde tasarlandı. Denso 1995 yılında QR kodunun patentini aldı ve tüm dünyada piyasaya sürdü. QR tarayıcıların üretimi için şirkette yeni bir iş bölümü oluşturuldu. Hara bu buluşu için 2014 Avrupa Mucit Ödülünü kazandı.

İlgili içerik