Philips Başkan Yardımcısı ve Tasarım Direktörü Rogier van der Heide; etkileyici, yeni ve organik aydınlatma konseptleri ile geleceğe dair kişisel öngörülerinden söz ediyor.
Rogier van der Heide: OLED’ler ışığın objelere, mobilyalara, arabalara, binalara, mimariye hatta modaya bile çok daha entegre olmasını sağlıyor. Aydınlatma birdenbire hiç olmadığı bir boyuta taşınma şansına sahip oluyor. Tasarımcılar, OLED’ler sayesinde ışığı yeni ve beklenmedik şekilde kullanma fırsatını yakaladı.
Temeli OLED’lere dayanan birçok konsept üzerinde çalışıyoruz. OLED’lerin arabaların iç döşemelerine entegre edilmesini araştırıyoruz. Geçtiğimiz günlerde de sadece yüzünüzün etrafını aydınlatan bir aynayı piyasaya sürdük. Kullandığı OLED aydınlatma inanılmaz doğal ve yumuşak, size kendinizi çok iyi hissettiriyor ve yüz hatlarınızı görebileceğiniz mükemmel bir ışık sunuyor! Böyle konseptlere gerçekten bayılıyorum; yeni bir ışık sanatı olarak OLED’in benzersiz özelliklerinden tam anlamıyla yararlanılıyor.
1212-Studio’dan Tommy Voeten’in tasarladığı ve Philips tarafından geliştirilip OLED avizeyi gerçekten çok beğeniyorum. DNA’dan esinlenerek üretilen bu avize, çığır açan OLED teknolojisi ile çevremizi aydınlatma biçimimize yeni ve farklı olanaklar getirdiğimizi de kanıtlıyor.
"OLED’ler ile daha zevkli ve ilham verici ortamlar yaratabiliriz."
Işıklı duvar kağıdına sahip olmak muhteşem olurdu, tabii ki ışığı esnek ve tek tip hale getirmenin yollarını arıyoruz. Tasarımcıların özgürlük alanını genişleten tüm yeni ışık şekilleri önemli. Işık uzun zamandır ampuller ve tüp aydınlatmalar ile sınırlıydı ama artık sürekli yeni konseptler geliştiriliyor. Gelecekte ışıklı duvar kağıtları olacak mı? Göreceğiz. İki yıl içinde tekrar gelin!
OLED diğer tüm ışık kaynaklarından daha yumuşak. İnsan tenini çok güzel gösteriyor ve kendisini iyi hissettiriyor.Hepimiz OLED ışığında daha iyi görünüyoruz, ona “iyiliğin ışığı” dememin sebebi de bu. OLED’ler ile daha zevkli ve ilham verici ortamlar yaratabiliriz.
Kendi evim için “insan ölçeği” adlı konsepti çok seviyorum. Bunun anlamı göz seviyesinin üzerindeki ışık kaynaklarından kaçınmak ve aydınlatmayı tavanın ortasında tek ve güçlü bir lamba yerine mekanda dağılmış küçük lambalarla sağlamak anlamına geliyor. Bu konsept odaların atmosferini oldukça iyileştiriyor.